30 Kasım 2009 Pazartesi

Share

25 Kasım 2009 Çarşamba

Tabelalar Kürtçe oldu bile!

Share Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, köy tabelalarına Kürtçe isimlerini yazdı. Demokratik açılım ile birlikte bölgedeki yerleşim birimlerinin eski isimlerini kullanması ile ilgili tartışmalar sürerken, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, daha önce İl İdare Kurulu’nun aldığı bir karar ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, “Eski köy isimlerinin kullanılmasına sıcak bakıyoruz” açıklamaları doğrultusunda harekete geçti.

Belediye merkez ilçelere bağlı olan köylerin tabelalarını yeniledi ve tabelalara hem köylerin Türkçe, hem de Kürtçe isimlerini yazdı. Köylerin Türkçe ve Kürtçe isimlerinin bulunduğu tabelalar köy girişlerine asılırken, Kürtçe ismin yazılmasında Türkçe alfabede yer almayan ‘x, q ve w’ harflerinin de kullanıldığı görüldü.

KÖYLÜLER YENİ TABELALARDAN MEMNUN

Diyarbakır Büylükşehir Belediyesi'ne ait atölyelerde yaptırılan Türkçe-Kürtçe köy tabelaları köylüleri de sevindirdi. Köylüler, bölgelerindeki köy isimlerinin daha önce tabelalarda Türkçe olarak yer almasına rağmen köylerin hep Kürtçe ismi ile bilindiğine dikkat çekti.

BAZI KÖY TABELALARI ŞÖYLE

Yeşildallı (Hewarê xas), Talaytepe (Gırbelık), Çölgüzeli (Gozeliyeçolê), Cücük (Cucuk), Körtepe (Kortepe), Çiçekliyurt (İngici), Develi (Develi) Kabahıdır (Qubaxıdır), Pirinçlik (Qırxali), Gömmetaş (Sirim), Topraktaş (Heste Qa Bahrê), Kolludere (Qud)"



www.milliyet.com.tr

25.11.2009

21 Kasım 2009 Cumartesi

DTP Kentler İçin İsim Değişikliği İstiyor!

Share
DTP'li vekiller Dersim'den sonra, diğer şehirlere de eski isimlerin verilmesini istedi:
"Diyarbakır 'Amed', Şanlıurfa 'Rıha', Batman 'Elih' olsun."


Tunceli’nin adının ‘Dersim’ olarak değiştirilmesi konusu kamuoyunda tartışılmaya devam ederken, DTP milletvekilleri Gülten Kışanak, Ayla Akat Ata ve İbrahim Binici, bölgedeki kentlerden Diyarbakır’ın ‘Amed’, Şanlıurfa’nın ‘Rıha, Batman’ın ise ‘Elih’ adlarıyla değiştirilmesini istedi. Bölgede yaygın olarak kullanılan eski isimlerin iade edilmesi gerektiğini söyleyen DTP’li vekiller, halkın da bu konuda heyecanlandığını ve beklenti içerisine girdiğini ifade etti.

DTP Kadın Meclisi tarafından bir yıldır yürütülen ‘Namusumuz Özgürlüğümüzdür’ kampanyasının finali için Şanlıurfa’ya gelen DTP Grup Başkanvekili ve Diyarbakır Milletvekili Gülten Kışanak, Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici, il binasında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Bölgedeki yerleşim yerlerine eski isimlerin geri verilmesi konusunun tartışılmaya başlanması ve Tunceli’nin adının Dersim olarak değiştirilmesi konusunda esen olumlu rüzgarın kendilerini umutlandırdığını söyleyen DTP’li vekiller, “Herkes şu anda büyük bir beklenti içerisinde. Gelişmeleri bizler de çok olumlu buluyoruz. Artık, vatandaş bize eski isimlerini almak için ne yapmaları gerektiğini soruyor, yürüyüş, eylem, imza kampanyası yapma isteklerini dile getiriyor. Bunun için, hükümetin bu konuda anlaşılır, net bir tavır sergilemesi, izlenecek yolu, uygulanacak takvimi açıklaması gerekiyor” dedi.

KIŞANAK: DİYARBAKIR’A BİZ DE ‘AMED’ DİYORUZ

DTP Grup Başkanvekili ve Diyarbakır Milletvekili Gülten Kışanak, günlük yaşamda vatandaşların da, kendilerinin de konuşurken Diyarbakır’a ‘Amed’ diye hitap ettiklerini söyledi. Günlük yaşamda meşru olan, yaşayan ve kullanılan ismin Amed olduğunu vurgulayan Kışanak, “Diyarbakır’a insanlar da, biz de Amed diye hitap ederiz. Diyarbakır’da halkla konuştuğunuz zaman, meşru olan, yaygın olan, günlük hayatta hala kullanılan ve yaşayan isim Amed ismidir. Halkın bu konudaki özleminin ve beklentisinin de farkındayız. Meşruiyet anlamında da Amed ismi günlük yaşamın içinde, hala kullanılan ve yaşayan isimdir. Bu birçok il için böyle. Somut çözüm olarak önerimiz 1923’te, Cumhuriyet kurulurken illerin, kasabaların, köylerin ismi neyse onu verilmesi yönündedir. Eğer yerleşik halk ‘Biz eski ismi değil yenisini istiyoruz’ diyorsa o talepte dikkate alınsın. Ama günümüzde gittiğimiz yerlerde halk bize eski ismi alabilmek için ‘Ne yapacağız’ diye soruyor. İnsanlar, yürüyüş, eylem, imza kampanyası yöntemleriyle isteklerini dile getirmek istediklerini söylüyor. Ama, bunlara gerek kalmadan, Cumhuriyet kurulurken yerleşim yerlerinin isimlerini baz alan bir düzenlemeye gidilmesiyle sorun çözülür” dedi.
Demokratik Açılım ile ilgili meclisteki görüşmeler sırasında İçişleri Bakanı’nın yerleşim yerlerine eski isimlerinin verilmesinin süreç kapsamında olduğunu söylediğini hatırlatan Kışanak, “Biz bunu olumlu bir gelişme olarak algılıyoruz. Bizim bu konudaki talebimiz oldukça net, yerleşim yerlerinin isimleri geçmişte neyse, bugünde ona dönsün. Şu dilden olsun, bu dilden olsun diye özel bir talebimiz yok. Talebimiz somut ve nettir, 1923’te Cumhuriyet kurulurken bu coğrafyada yerleşim yerlerinin isimleri tekrar iade edilsin” diye konuştu.
DTP Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, bir yıl önce meclise Tunceli’nin isminin Dersim olarak değiştirilmesi konusunda yasa teklifi verdiğini hatırlatan Kışanak, bu yönde ilk adımın da Dersim ile atılabileceğini, böylece aynı zamanda 1938 yılında yapılan katliamın da telafisi anlamını taşıyacağını ve bölge halkını memnun edeceğini kaydetti. Dersim konusundaki tartışmalar sürerken, insanların farklı kentlerde, kasaba ve köylerde heyecanlandığını ve eski isimlerini istemeye başladığını da dile getiren Kışanak, şöyle devam etti:
“Konuyu gündeme getiren hükümetin söylemlerinin kapsamını anlaşılır kılması gerekiyor. Hükümet, bu konuda açıklayıcı bilgiler sunmalı, teknik olarak bu sürecin nasıl işleyeceğini anlatmalı. Bu durum netleştikten sonra inanıyorum ki, bu bölgede halk köyüne, kasabasına, kentine gerçek tarihsel, eski ismini geri almak için gerekli çabanın içerisinde olacaktır. Hükümetin bu konudaki yaklaşımının ortaya çıkmasından ve hukuki sürecin nasıl işleyeceğinin belirlenmesinden sonra eminim ki, Diyarbakır’da, Batman’da, Siirt’te eski ismini isteyecektir.”

BİNİCİ: ŞANLI ZATEN KULLANILMIYOR, RIHA OLSUN

DTP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ise, Kurtuluş Savaşı’nda Fransızlara karşı verdiği mücadele nedeniyle 1984 yılında TBMM tarafından Şanlı unvanı verilmesine rağmen, kentte bu unvanın hiç kullanılmadığını ilçe ve köylerde de insanların şehre ‘Rıha’ diye hitap ettiğini söyledi. Kentin eski adının ‘Rıha’ olduğunu ifade eden Binici, ismin yeniden iade edilmesi gerektiğini ifade ederek şöyle konuştu:
“Şanlıurfa’nın ismi eskiden Rıha’ydı. Hala ilçe ve köylere gittiğinizde, şehre gelen insanlara ‘Nereye gidiyorsunuz’ diye sorunca, ‘Rıha’ya gidiyoruz’ yanıtını alırsınız. İnsanlar yıllar geçmiş olmasına rağmen Şanlı’sı çok yakın bir zamanda oluştu ama ne Urfa’ya, ne de Şanlıurfa’ya alışamadı. Dolayısıyla Urfa’nın gerçek ve tarihi ismi Rıha’dır. Burası peygamberler kentidir ve bu ismin tekrar iade edilmesi gerekir. Bu konudaki duyarlılığımız bölgesel değil tüm coğrafyayı kapsıyor ve sadece Kürtçe ile sınırlamıyoruz. Baktığımızda Karadeniz ve Eğe’de de değiştirilmiş isimler olduğunu görürüz. Onun için biz 1923 yılından itibaren değiştirilen tüm isimlerin yeniden iadesini istiyoruz. Bu konuda halka da gidilse aynı cevap alınacaktır ve bunu yasalaştırmak meclisin görevidir. Çıkıp, ‘Geçmişte ismini beğenmedim, hoşuma gitmedi, 90 yıldır dayatıyorum ama kabullendiremedim. Eski isimlerinizi iade ediyorum’ denilirse halk sevindirilir ve bu da Başbakan’ın görevidir. Ayrıca, isimlerin iadesi aynı zamanda açılımın da bir parçasıdır. Yerleşim yerlerinin eski isimleri insanlar tarafından sıkça kullanılıyor. Çok büyütmenin anlamı yok, eski isimler verilecek bu kadar basit."

ATA: HALKIN YÜZDE 98’İ BATMAN’A ‘ELİH’ DİYOR

DTP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata da, yüzde 98’i Kürt olan ve günlük yaşamda Kurmançi lehçesinin konuşulduğu Batman’da insanların kentlerine ‘Elih’ diye hitap ettiğini söyledi. Eski isimlerin iadesinin tartışılmasıyla halkın heyecanlandığını dile getiren Ata, şunları söyledi:
“Batman birçok yönüyle tek karakter özelliğine sahip bir şehirdir. Örneğin, Batman’da sadece Kürtçenin Kurmançi lehçesi konuşulur. Halkın yüzde 98’i Kürt, Müslüman ve sünnidir. Birçok konuda tek karakter hakimdir. Bu kapsamda halkın yüzde 98’i, günlük yaşamda Kurmançi konuşur ve Batman’a da ‘Elih’ ismiyle hitap ederler. Günlük yaşamda sokaklarda Batman ismini duyamazsınız. Sokakta, halk arasında ‘Elih’ vardır ve öyle seslenirler. Yani bu isim halk içerisinde meşrudur ve gelinen süreçte meşru olan bir durumun yasal çerçevede düzenlenmesi söz konusudur. Halkımızda da bu konuda heyecan var. Nasıl olacağını, ne yapılacağını merak ediyor. Bunun için hükümetin biran önce, süreci uzatmadan yöntemi ve takvimi belirlemesi gerekiyor.”


www.mynet.com.tr
21.11.2009

16 Kasım 2009 Pazartesi

Atatürk'le söyleşi yapan ABD'li gazeteci Clarence Streit'in notlarından...

Share
WASHINGTON - Princeton Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Heath Lowry, 1921’de Atatürk ile röportaj yapan Amerikalı gazeteci Clarence Streit’in izlenimlerini aktararak, "Streit’e göre Atatürk’ün gözlerinde düşlerini gerçekleştiren idealist bir ifadesi vardı. Yaşam biçimi ve liderliğinde gösterişten, kendini beğenmişlikten eser yoktu" dedi.
Heath Lowry, Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği’nde, 1921 yılında Atatürk ile röportaj yapan Amerikalı gazeteci Clarence Streit’in anıları ile Anadolu ve Ankara’dan çektiği fotoğraflarla ilgili sunum yaptı.
Üniversitede "Osmanlı ve Çağdaş Türkiye Etütleri Atatürk Profesörü" olan Lowry, Kurtuluş Savaşı’nın en şiddetli döneminde Ankara’yı ziyaret eden ilk yabancı gazetecilerden Streit ile kendisinin 1983 yılında tanıştığını söyledi.
Streit’in Türkiye’den döndükten sonra yaşadıklarını el yazısına döktüğünü, ancak adını "Bilinmeyen Türkler" koyduğu kitabına yayımcı bulamadığını anlatan Lowry, Streit’in kendisine bu el yazmaları ile fotoğraflarını verdiğini ve yayınlamak üzere anlaştıklarını bildirdi.


-ATATÜRK İLE ÖZEL GÖRÜŞME-
Lowry, Streit’in Türkiye ile ilgili anılarını aktararak, Streit’in Atatürk ile röportajını 3 Mart 1921 yılında Ankara Garı’ndaki konutunda yaptığını kaydetti.
Ankara’ya geldiğinde buranın henüz başkent yapılmaya karar verilmediğini ve onun Atatürk’e başkentin nereye kurulacağına ilişkin soru yönelttiğini dile getiren Lowry, İstanbul’un geleneksel başkentleri olduğunu, ancak 1. Dünya Savaşı’ndan ders aldıklarını belirten Atatürk’ün, meclisin korunabilmesi açısından Anadolu’nun merkezinde bir yere kurulmasını tercih ettiğini Streit’e anlattığını dile getirdi.
Streit’in Ankara’da TBMM oturumlarına katıldığını, kabine üyeleri ve İsmet İnönü ile de görüştüğünü ifade eden Lowry, Streit’in Atatürk ile ilgili izlenimlerini de şöyle aktardı:
"Beni Türk konukseverliğiyle karşıladı. Benimle 2 saat boyunca rahatça Fransızca konuştu. Yakışıklı ve güzel görünümlü bir adam. Çok düzgün giyimli, düzgün konuşuyordu. 40 yaşındaydı ama daha genç gösteriyordu. Geniş alnı, ağız ve çene yapısıyla bir savaşçının hatlarına sahipti ama onu gözlüklü ve kalpaksız gördüğünüzde bir profesör izlenimi veriyordu. Gözlerinde düşlerini gerçekleştiren bir idealist ifadesi vardı. Bende güçlü bir karakter izlenimi yarattı. Yaşam biçimi ve liderliğinde gösterişten, kendini beğenmişlikten eser yoktu. Makam arabası ve konutunu koruyan korumalardan başka, diğer devlet başkanlarının sahip oldukları onda yoktu. Röportajdan sonra çok inandığı ülkesini tanıdım."


-"HALKLA SAMİMİ"-
Streit’in, TBMM oturumlarından birini izlerken yaşadıklarına da değinen Lowry, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Anlattığına göre, Atatürk içeri yalnız girmiş, boş bir koltuğa oturmuş, çevresindekilerle sohbet etmiş, milletvekilleri seçim bölgelerine göre çağrılırken diğer milletvekilleriyle aynı tonda Atatürk’ün ismi de okunmuş, o da oyunu kullanıp yerine oturmuş. Streit, ’Eğer Atatürk’ü görmeseydim onu orada tanımazdım’ dedi.
Atatürk Ankara’da yürürken görülebiliyordu, insanlarla şakalaşırken, konuşurken sıcaktı ve Streit, Atatürk hakkında Batı’daki diktatör suçlamalarının gerçeği yansıtmadığını gözlemledi. Türkiye’de o dönem hiçbir yerde Atatürk fotoğrafını görmediğini dile getirdi."
Streit’in Atatürk’e dine yönelik tutumunu sorduğunu belirten Lowry, bu soruyu duyan Atatürk’ün din ve devlet işlerinin birbirine karıştırılmamasının önemi üzerinde durduğunu söylediğini aktardı.
Atatürk’ün, Streit ile röportajında, ABD ile ilişkileri güçlendirmek istediklerini ve ABD halkıyla kendilerini hiçbir zaman savaşta görmediklerini anlattığını belirten Lowry, Atatürk’ün ABD’nin Anadolu ve Ortadoğu’da herhangi bir politik emeli ve amacı olmadığına inandıklarını dile getirdiğini sözlerine ekledi. (aa)

Kaynak : www.mynet.com.tr

AKP Milletvekili İhsan Arslan : "İnsanların ‘Ne Mutlu Türküm diyene’ demek zorunda bırakılmadığı bir Türkiye’ye doğru gidiyoruz."

Share

Ak Partili 3 milletvekili Gülşen Orhan, Abdurrahman Kurt ve İhsan Arslan Almanya’ya giderek ünlü  sanatçı Şivan’a ‘dön’ çağrısı yaptı
Hükümet, 3 milletvekilini ünlü Kürt sanatçı Şivan Perwer için Almanya’ya gönderdi. Perwer’in adını taşıyan vakfın Bonn’daki açılış kokteyline katılan Ak Parti Van Milletvekili Gülşen Orhan, Perwer’le Kürtçe düet yaptı. Orhan, “Kürtlüğümüzü senin şarkılarını dinleyerek tanıdık” dedi. Orhan, Perwer’den Türkiye’ye dönmesini istedi. Ancak, Perwer, Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’ye dönmeyeceğini söyledi
Fırat Haber Ajansı ve Kürt internet sitelerinin haberine göre kokteyle Ak Parti Diyarbakır milletvekilleri İhsan Arslan, Abdurrahman Kurt ve Orhan ile DTP Milletvekili Hasip Kaplan, eski DEP Milletvekili Sedat Yurttaş ve gazeteci Cengiz Çandar katıldı.
35 yıldır sürgün yaşadığını belirten Perwer, şöyle konuştu:
“Ben sadece turist olarak Türkiye’ye gitmek istiyorum. Ortada bir realite var. O sorun çözülmeden ben gitmiyorum. Şu an da ‘Kinem’i’ (Kürt destanı) orada okumamı kaldıramazlar. Ben de dönmek istiyorum. Ama Kürt sorunu çözülmeden benim gelmemi beklemesinler. Halk olarak özgürlüğü çok istiyoruz, eğer özgürlüğü istemeseydik bugünlere gelemezdik.”
Törende yapılan konuşmalar özetle şöyle:
Kaplan: Perwer, sen de geleceksin, milyonlarca halkının sevgisi ile karşılanacaksın.
Kurt: Kürtler kaybederse Türkler de kaybeder.
Arslan: Türkiye 2 yıl önceki Türkiye değil. İnsanların, ‘Ne Mutlu Türküm diyene’ demek zorunda bırakılmadığı bir Türkiye’ye doğru gidiyoruz.
Çandar: Bugün Kürtler Şivan’ı Türkiye’de görürse açılıma ikna olurlar.

Kaynak : www.milliyet.com.tr

15 Kasım 2009 Pazar

Share

12 Kasım 2009 Perşembe

Şiirimizin adı PKK

Share
Son günlerde en sevdiğim şiir ve şiirimizin adı PKK...


Dağda üç beş domuz sürüsü
Tutturmuş bi kürdistan türküsü
Eline almış bayrak diye masa örtüsü
SATSAN BEŞ PARA ETMEZ NE DİRİSİ NE ÖLÜSÜ
Soyu soysuz olan sensin toprak senin neyine
İte itlik yapıp kafa tutma beyine
Anlasa dediğimi sokaktaki köpek ağlar haline
Duy ulan soysuz ;

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!

11 Kasım 2009 Çarşamba

ATA'ya Mektup

Share
"Geçen senelerde çok çalıştık, hiç durmadık. Vatanımız güllük gülistanlık. Her köşesini demir ağlarla ördük. Çevremizdeki komşularımızla oluşturduğumuz barış çemberi devam ediyor. Emperyalist güçler hala bize diş geçiremediler. Madenlerimizin hepsini bulduk, ekonomimize kazandırdık. Osmanlı Bankasından aldığımız dersle milli bankalarımızı koruyoruz. Türk sermaye birikimi zorlukla oluştu, fabrikalar kurdu, onların yüzyıllık fırsatçı uluslararası sermaye önünde ezilmemesine dikkat ediyoruz. Bilim adamlarımızın geliştirdiği yeni ürünlerle dünyanın her yerinde aranan mamülleri üretiyoruz. Bu yüzden işçilerimiz refah içinde ve mutlu. O çok önem verdiğin eğitim sistemimiz süper, bırak okuma-yazma bilmeyen kalmamasını herkese fırsat eşitliği, kaliteli eğitim, uzmanlaşma en üst düzeyde. Toplumun eğitim düzeyi yüksek, boş zamanlarında herkesin elinde bir kitap! Güzel sanatlar ve spor hayatımızın içinde, herkesin ilgilendiği bir uğraşısı var. Her şehirde tiyatrolarımız, sanat gruplarımız hem halkımızı devamlı eğitiyor, hem de sosyal ortamlar sağlıyorlar. Hele kütüphanelerimizi görmeni isterdik. Çiftçimiz her zamanki gibi baştacımız, köyde olmak eğitimsiz olmak anlamına gelmiyor. Kendi tarlalarımızda kendimize yeterli olmak için çok çalışıyoruz. Milletimizin birliği, ortak dilimiz sayesinde pekişti. Devletin parası hepimizin ortak varlığı, yokluk günlerini unutmadık, çok titiz bir şekilde harcanıyor. Borçlarımızın hepsinden kurtulduk, hatta bazı ülkelere boyunduruk altına girmesin özgür kalabilsin diye borç bile verebiliyoruz. Halkımızın maneviyatı sağlam, istediği gibi ibadetini yapıyor, kimsenin kulu değil, çünkü dininin kurallarını Türkçe öğreniyor, ibadetini Türkçe yapıyor. Bu konuda fırsat olmayınca, onları kandıracak ruhban sınıfı da kalmadı. Kurduğun tarih kurumları sayesinde, kendi tarihimizi hem materyalist çıkarcı batı bakışından, hem İslamik Arap emperyalizminden, hem tek yanlı kindar Çin söylemlerinden kurtardık."

"Değerli Atam, Lütfen kızma, seninle eğlendiğimizi düşünme. Senin zaten gerçekleri bildiğini biliyoruz. Bütün bunları; 71 yıldır atılan o gösterişli, ağlak nutuklardan, samimiyetsiz törenlerden sıkılmışsındır, mektubun girişinde seni birazcık gülümsetebilir miyiz diye yazdık. Çünkü senden hatıra kalan resimlerdeki o içten tebessüm sana çok yakışıyor. Doğrusunu istersen, senin gibi liderler artık bu günlerde pek muteber sayılmıyor. Seni bekarlık partilerindeki dansözler gibi pastadan çıkarıyorlar. Açık konuşmak, düşünmek, yorulmadan çalışmak değer kaybetti. Artık fikir tartışmaları bile farklılaştı, halkın kimin ne demek istediğini anlamasına imkan yok. Toplum mühendisliği öyle gelişti ki, artık tutarlılığa bile gerek kalmadı. Öyleki fikrin başlığı, sloganı ve içeriği tamamen farklı olabiliyor. Barış isteyerek savaş, birlik isteyerek ayrılık, eşitlik isteyerek sömürü, demokrasi isteyerek baskı kolayca yapılandırılabiliyor. Ama sen bunların olacağını zaten biliyordun. Bize nelerle karşılabileceğimizi açıkça söylemiştin. `Ey Türk Gençliği' diyen sesin hala kulaklarımızda. Gençken bu hitabeyi her okuyuşumuzda hepimiz içimizden `üzerimize düşeni yaparız elbet' demiştik. Şu anda kaçımızın hala aynı fikirde olduğunu tahmin etmek biraz zor. Neyse! Senin ideallerine inanan, seni putlaştırmamış, her olayı bilimin penceresinden değerlendiren bizler buradayız. Eskisi kadar çok değiliz. Senin gösterdiğin yolun değil de senin yarattığın gücün etrafında toplananların hepsi yolda döküldü. Kimisi paranın gücüne, kimisi iktidar nimetlerine dayanamadı. Kimisi dünyada popüler olmayı, ülkesinde onuruyla yaşamaya yeğ tuttu. Kimisi korktu. Anlık rüşvetleri, çocuklarının geleceğine tercih etti. Kimisi hümanist kesildi. Tarihin neden tekerrür ettiğini unutup, ülkesine başkasının gözlükleriyle bakmaya başladı. Kimisi sivil toplum örgütçüsü oldu. Parayla fikir ithalatçılığı yaptı. Kimisi kendine iktidar alanı açmak için, bugüne kadar bu ülkeyi yüzlerce kere dolandırmış kişilerle işbirliği yapıp, onları idare edebileceğini sandı.

"ŞİKAYET EDİYORUZ DİYE DÜŞÜNME"

Ama hepsinin vicdanı, 128 yıl önce doğan senin görüşlerinin, günümüzde de hala geçerli olmasını kaldıramadığından, bütün yapılanların senin görüşlerine uygun olduğunu anlatmak için neler uyduruyorlar neler, yaratıcılıkta sınır yok, keşke görebilseydin. Artık yolumuza onlarsız devam ediyoruz. Bu anlattıklarımı sakın bir şikayet veya bir çaresizlik ifadesi olarak düşünme. Sadece bize gerçekleri görmeyi, ona göre politikalar üretmeyi, kendine ve milletine güvenerek onurlu davranmayı sen öğrettin. Sen aramızdan ayrıldıktan sonra ulusal hedeflerimize konsantrasyonumuzu kaybettik, birbirimizle uğraştık, küçük kurnazlıklarla vakit kaybettik, düşmanlarımızın ülkemizin planlarına müdahil olmasına izin verdik. Kişisel çıkarlarını siyaset diye yutturanlarla, milleti için fedakarca çalışanları birbirinden iyi ayıramadık. Ağaları, şeyhleri, savaş zenginlerini, saltanat meraklılarını, din bezirganlarını yeniden hortlattık. Senin yönetimine diktatörlük diyenlerin, demokrasi diye diye nasıl kendi krallıklarını kurduklarını zamanında farkedemedik. Ama artık daha tecrübeliyiz. Kolay kolay, gazete haberlerinin, kimin çektiği belli olmayan filmlerin, yalancı kahramanların tuzaklarına düşmüyoruz. Bütün hatalarımıza rağmen uğraşıyoruz, didiniyoruz, anlatıyoruz, uyandırmaya çalışıyoruz.

"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE DEYİŞİNİ ÖZLEDİK"

Bizimle dalga geçiyorlar: Emperyalizm çağının bittiğini, dünyada bütün ülkelerin barış içinde, uygarlık yolunda yürüdüğünü artık bizi millet yapan, bu vatanda birarada tutan bu fikirleri bırakmamız gerektiğini söylüyorlar. Üzülmüyoruz, yılmıyoruz, tekrar uğraşıyoruz, tekrar anlatıyoruz. Biz, daima burada olacağız. Ama, seni özledik. Senin ufkunu özledik. Yol göstericiliğini, milletine her zaman güvenmeni, senin onurunu özledik. Senin sarı saçını, mavi gözünü, dostluğunu özledik. Vatanın için verdiğin emeği, yaptığın fedakarlığı, bizleri hep biraraya getirmeye çalışmanı özledik. Her kelimeni dikkatle seçişini, kim olursa olsun karşındakine gösterdiğin saygıyı, sözlere yüklediğin anlamın derinliğini özledik. Bağımsız karakterini, barışa hasretini, gerektiğinde çizmelerini çekip savaşa hazır olma kararlılığını özledik. Kendi kendini eğitmeni, okumadan bilenlerle tartışmadan karar vermeyişini özledik. `En hakiki mürşit ilimdir' diyen sesini, bilim adamlarına verdiğin desteği özledik. Davet edilmeden hiçbir uluslararası kuruluşa yüz vermeyişini, dış seyahatlere gitmeden bütün kralların seni ziyarete gelişini, milletine uşak dedirtmeyen özgüvenini özledik. Uzak görüşlülüğünü, çocuklara olan sevgini, gençliğe güvenini, geleceğe olan inancını özledik. `Ne mutlu Türküm diyene' deyişini özledik. Seni Özledik.

"SEN RAHAT UYU"

Senin inançlarını, yaptıklarını, herşeye rağmen, üniversitemizde yaşatıyoruz. Hedeflerimizi hiç değiştirmedik, Halkımızın refahı, Vatanımızın bütünlüğü, Vicdanımızın özgürlüğü, Birey olmanın özgüveni, Bilimin ışığı. Atam, hepimiz, öğrettiklerini, seni, unutmadık. Sen rahat uyu. En derin saygılarımızla ve en içten sevgilerimizle."


PAÜ Rektörü Prof.Dr. Fazıl Necdet Ardıç



10 Kasım 2009 Salı

Share

Onu özlüyorum
Aslında onu hiç görmedim
Yüz yüze gelmedim
Ama onu tanıyorum
Sesini cızırtılı bantlardan dinledim
Hep siyah beyaz filmlerde gördüm yüzünü
Çelik bakışlarını şiirlerde okudum
Onu yaşıyorum
Özlü sözlerini okudum köşe başlarında
Adını her sabah okul sıralarında andım
Onun geçtiği yollardan geçiyorum
Yollarda bıraktığı anıların izini sürüyorum
Çektiği acıları ruhumda taşıyorum
Onu arıyorum...

Sarı Zeybek
Can DÜNDAR















9 Kasım 2009 Pazartesi

Dağdan inene 5 bin TL

Share

Demokratik açılım kapsamında beklenen dağdan inişe ekonomik yardım dopingi yapılacak. Her aileye 5 bin TL yardım yapılacak!


AKP Hükümeti’nin, “Demokratik Açılım” kapsamında boşaltmaya hazırlandığı, 11 bin kişinin yaşadığı Kuzey Irak’taki Mahmur Kampı’nın tahliye planı netlik kazanmaya başladı.  Akşam Gazetesi'nin haberine göre, Mahmur’un Kampı’nın boşaltılması sürecinde Türkiye’ye gelecek olan binlerce kişinin, sosyal yaşama entegrasyonun ekonomik boyutu belirginleşiyor. Eve dönecekler için iki kanallı yardım sistemi işletilecek. Hükümetin planladığı destek paketinin ilki, Sosyal Riski Azaltma Projesi kapsamında gündeme gelecek. Hükümet, Türkiye’ye giriş yapan her aileye SRAP yoluyla 5 bin TL’ye kadar maddi yardım yapılmasını düşünüyor.

TERÖR TAZMİNATINDAN FAYDALANMA YOLU
İkinci kanal ise kamuoyunda “Terör Tazminatı” olarak bilinen “5233 sayılı yasa” üzerinden olacak. Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle oluşan maddi zararların tazminini öngören yasa, köylerine geri dönecek ailelere “evlerini yaptırma, eski tarlalarını kullanma” imkanı gibi olanaklar sunacak.
Köyünün boşaltılması nedeniyle Türkiye’yi terk ederek Kuzey Irak’a yerleşen ailelerin, Mahmur Kampı’nda bulundukları sürede uğradıkları maddi kayıplar “Terör Tazminatı” adı altında karşılanabilecek. Buna göre, Mahmur’a yerleşen ailelere, tarlalarından ekin alamadıkları süre dikkate alınarak hesaplanacak miktarda tazminat verilecek. Ayrıca yıkılan evlerin onarımı veya yeniden yapılması konusunda da ailelere tazminat ödenebilecek. Türkiye’ye dönüş yapacaklardan askerlik çağında olanlara ise “en az bir yıl askere alınmayacakları” güvencesi verilecek. Bu kişiler kendilerine tanınan süre içinde yeni düzenlerini kuracaklar ve daha sonra askerlik yapacaklar.

KAMPTA DOĞANA VATANDAŞLIK STATÜSÜ 
Türkiyeli mültecilerin Mahmur Kampı’nda doğan çocuklarına, “TC vatandaşlığı” statüsü sağlanacak. Mahmur Kampı’nda Türk vatandaşlarıyla evlenen yabancı uyruklular ile bu evlilikten doğan çocuklar da, Türk vatandaşlığına alınacaklar.
Hükümet, Kürt açılımı sürecinde üniversitelerde açılan Kürt Dili ve Edebiyatı bölümlerinin yanı sıra, Kürt dili ve kültürü üzerine araştırmalar yapmak üzere iki büyük kentte Kürdoloji Enstitüleri de açılmasını istiyor.  Enstitülerin, Güneydoğu’daki üniversitelerden ziyade Ankara ve İstanbul’da kurulmasını planlayan hükümet, Ankara ve İstanbul’daki bazı üniversitelerle temas kurarak zemin yokluyor.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Dicle Üniversitesi’nin senato kararı aldıktan sonra Kürdoloji Enstitüsü kurulması için teklifte bulunmasını da istedi. YÖK Başkanvekili Prof. Dr. İzzet Özgenç; Kürdoloji Enstitüsü açmak üzere başvuruda bulunan Dicle Üniversitesi’nin yazılı talebini reddetmediklerini, usulüne uygun teklif yapmak üzere iade ettiklerini açıkladı.

Kaynak : www.mynet.com.tr

LÜTFEN BU HABERİ OKUDUKTAN SONRA BUNDAN BİR ÖNCEKİ YAYINLADIĞIMIZ HABERİ DE OKUYUNUZ !!

6 Kasım 2009 Cuma

Teröriste tören, gaziye...?

Share

Kore gazisi açlık ve soğuktan öldü


Milas ilçesinde, 80 yaşındaki Kore gazisi yalnız kaldığı evde ölü bulundu. Gazinin cesedini inceleyen doktorlar, gazi Muharrem Topçu'nun ilk belirlemelere göre besin yetersizliği ve soğuktan ölmüş olabileceğini söyledi.
Milas-Bodrum Karayolu üzerinde terk edilmiş restoran binasındaki tek gözlü odada yaşayan Kore gazisi Muharrem Topçu'dan uzun süre haber alamayan Gaziler Derneği Milas Şubesi Başkanı Mehmet Sarban bir arkadaşıyla birlikte olay yerine geldi. Kapıyı açtığında Topçu'nun cesediyle karşılaşan Sarban, yetkililere haber verdi. 30 yıl önce doğum yeri Zonguldak'tan Milas'a gelen Kore gazisinin cesedini inceleyen doktorlar, soğuk ve besin yetersizliğinin ölüme neden olmuş olabileceğini ifade etti. Savcı incelemesinin ardından Topçu'nun cenazesi gazi arkadaşları tarafından alınarak 75. Yıl Milas Devlet Hastanesi morguna götürüldü.
Türkiye Muharip Gaziler Derneği Milas Şubesi Başkanı Mehmet Sarban, söylenecek çok fazla söz bulunmadığını belirterek; "Dağdan inen PKK'lıları törenle karşılayan yüce devletimiz yalnız yaşayan kahraman gazilerimiz için hiçbir şey yapmıyor" diye yakındı.

5 Kasım 2009 Perşembe

Share

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Habur'da yaşananlarla ilgili “72 milyonun hassasiyeti var” sözlerini sert bir dille eleştiren DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, “Birileri bize 'şerefsizler, köpekler' diyecek. Sayın Başbakan bunları görmemezlikten gelecek 72 milyonun hassasiyetinden söz edecek. Peki 20 milyon yurttaşının hassasiyeti yok mudur?” diye sordu.
 
 
DTP’nin haftalık grup toplantısında AKP’yi Kürtlere rağmen, Kürtleri dışlayarak Kürt açılımı yapmaya kalkmakla suçladı: “Kürtlerin bütün aktörleriyle birlikte bu sürecin içinde yer alma, rol oynama istem ve talebi, ‘Her şeyi kendi istediğim gibi yaparım’ inadıyla hareket eden hükümetin planını bozmuştur. Demek ki adına açılım denilen ve tahrip olduğu söylenen süreç, Kürtleri bu çalışmanın içine katmadan, onları kandırarak ve Kürtlere rağmen yürütülecekti. Yanlış hesap bu kez Bağdat’tan değil, Silopi’den dönmüştür.” 
 
Türk, Başbakan’ın ‘ayrımcılık’ yaptığını söyledi: “Sayın Başbakan, bizleri bu süreçte etkisizleştirmeye, yapıcı muhalefetimizi durdurmaya, irademizi teslim almaya çalışıyor. Yavuz hırsız misali, göz göre göre bizlere, halkımıza hakaret edip; sonra da hassasiyetlere dikkat etmeye davet ediyor! Birileri çıkıyor, ‘köpekler’ diyecek, birisi ‘şerefsiz’ diyecek. Sayın Başbakan bunları görmemezlikten gelecek 72 milyonun hassasiyetinden söz edecek. Peki 20 milyon yurttaşının hassasiyeti yok mudur? Bu ayrımcılık değil midir?” 
 
DTP grup toplantısında ‘gerilla’ kıyafeti giydirilmiş küçük bir çocuk ilgi odağı oldu. Çocuğun, toplantının ortasında ağlamaya başlaması gülüşmelere neden olurken Türk kürsüden, “İlk kez DTP grubunda bir çocuk sesi çıkıyor” espirisi yaptı. 
 
Radikal

3 Kasım 2009 Salı

Bunları Biliyormuydunuz?

Share



*Atatürk'ün dünyada baş öğretmen sıfatlı tek lider olduğunu

*Bir geometri kitabını yazdığını

*Norveç'de''Atatürk gibi olmak'' diye bir deyim olduğunu.

*'Atatürk'' Çiçeğinin adını,çiçeği bulan Wanderbit Landın'ın koyduğunu ve bu çiçeğin tüm dünyada bu isinle üretilip satıldığını...

*Yunan başkomutanı Trikopis'in hiç bir zorlama ve baskı olmadan cumhuriyet Bayramı'nda Atina'daki;Türk büyükelçiliğine giderek Atatürk'ün resminin önüne geçip saygı duruşunda bulunduğunu..

*Mimber adında bir gazete çıkarttığını ve 52 sayı yayımlanan gazetede ilk defa sansür kelimesnin geçtiğini..

*Kurtuluş Savaşında rütbe alan bir çok kadın askerimizin olduğu,dünya tarihine geçen tek bir üstteğmenimizin olduğunu,Üstteğmen Kara Fatma'nın700 erkek,43 kadından oluşan bir müfrezenin reisliğine bizzat Atatürk tarafından atanmış olduğunu..

*1938 de Ata'nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde ''Allah bir ülkeye yardım etmek isterse,onun elinden tutmak isterse,başına Muatafa Kemal gibi lider getirir''denildiğini..

*1996 da Haiti Cumhurbaşkanı'ın vasiyetinde mezar taşına yazılmasını istediği metinde ''Bütün ömrüm boyunca Türkiye'nin lideri Musatafa Kemal ATATÜRK'ü anlamış ve uygulamış olmaktan mutlu öldüm.''yazdığını..

*2000 de ABD Başkanının milenyum mesajında 'Milenyumun hiç şüphe yoktur ki;tek devlet adamı Mustafa Kemal ATATÜRK'tür.Çünkü o yılın değil asrın lideri olmayı başarmış tek liderdir.'denildiğini..

*2005 te Amerika'nn en ünlü ekonomistlerinden Mr.Johns'un önerisinin'Türkiye ekonomiyle savaşta bir tek Atatürk'ü örnek alsın yeter'olduğunu



*İzmir kurtulmuş,çok tatlı bir yorgunluk ,Ankara'ya hareket edecekler..
trene binerler ve kompartmana çekilirler. Ertesi gün yaveri Atatürk'ün kompartımanının kapısını çalar. Atatürk yorgun,bitkin bir halde kravatını yıkamaktadır. Yaver:'Paşam bu ne hal,hiç uyumadınız heralde;niye böylesiniz'der. Atatürk: "Çocuk,kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşsunuz, kolumu yastık yaptım ağrıdı setremi yastık yaptım üsüdüm,uyumadım kalktım." der. Yaver: "Aman Paşam! Birimize haber vereydiniz, hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik!" der. Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan tarihi bir cevap verir:
"GEÇ FARKETTİM,HEPİNİZ EN AZ BENİM KADAR YORGUNDUNUZ,HİÇ BİRİNİZE KIYAMADIM.ÖNEMLİ OLAN BENM UYUMAM DEĞİL; MİLLETİMİN RAHAT UYUMASI!" der.


*Ve Mustafa Kemal ATATÜRK'ü çekemeyen Avrupa Birliği'nin, "AB Uyum Yasaları" gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasını istediğini.. 




1 Kasım 2009 Pazar

Şehit ailesine polis barikatı

Share

Polis, Şehit Aileleri Federasyonu’nun, Kürt açılımına ve PKK’lıların serbest bırakılmasına tepki olarak düzenlediği miting çerçevesinde TBMM’ye yürümesine izin vermeyince arbede yaşandı
Polis, Şehit Aileleri Federasyonu’nun, hükümetin Kürt açılımı ve PKK’lıların serbest bırakılmasına tepki olarak düzenlediği ‘Vatana Sevgi, Şehit ve Gazi’ye Saygı’ mitingi çerçevesinde TBMM’ye yürümesine izin vermedi. Şehit yakınları, “Türk-Kürt kardeştir, AKP kalleştir” diye slogan atılan miting sonrasında, üç noktada barikat kuran polisle karşı karşıya geldi. Yaşanan arbedede şehit anneleri ve çocuklar arada kaldı.

Plaketi parçaladı
Abdi İpekçi Parkı’nda dün düzenlenen mitinge yaklaşık 1500 kişi katıldı. “İmralı’daki çakala kim sayın diyorsa vatan hainidir”, “Türk doğduk, Türk öldük” yazılı pankartlar açılan mitingde, “Kürt sorunu yok, köpeklerin imha edilme sorunu var”, “Hükümet gafletten uyan”, “Bizde mi dağa çıkalım” yazılı dövizler taşındı. Küçük çocukların “Babamı geri istiyorum” yazılı dövizler taşıdığı mitingde, “Kahrolsun PKK, işbirlikçi AKP”, “Türk-Kürt kardeştir, PKK kalleştir”, “Hükümet istifa”, “İmralı basılsın, APO iti asılsın” ve “Dişe diş, kana kan, tek çözüm idam” sloganları atıldı. Mitingde, bir şehit yakını, parktaki ‘el’ heykelinin üzerine çıkarak, terörist Abdullah Öcalan’ın posterini ateşe verdi. Kalabalık, “Onun gözlerini de oy” diyerek tempo tuttu. Bir başka şehit yakını, kendisine Başbakan Erdoğan’ın verdiği plaketi parçaladı.
İstanbul Şehit Anaları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Pakize Alp, konuşmasında, “Çocuklarımızın kemikleri, gazilerin yüreği sızlıyor. Düşman şimdi el üstünde. Asker eyledim gitti de gelmedi buna ne çare ama başkalarının çocukları gemiciklerinde, ABD’de geziyor” dedi. Şehit Aileleri Federasyonu Genel Başkanı Hamit Köse, “‘Şehit aileleri ve PKK kucaklaştı’ senaryolarını yutturmaya çalışıyorlar. Okyanus aşırı aldıkları talimatlarla genel af ilen etme çabasındalar. Açılım zeminini hazırlayan sözde siyasetçiler ihanet içindeler. Habur’da bir tek kırmızı halı serip madalya vermeleri eksik kaldı. Madalyalarımızı verelim, teröristlere taksınlar” diye konuştu. Şehit Aileleri Federasyonu’nun İzmir
Caddesi’ndeki binasına yürüneceği anonsu yapılınca polis, eylemcileri, Necatibey Caddesi’ne yönlendirmek istedi. Eylemciler, polise, “Şehide değil, PKK’ya barikat” diye tepki gösterdi.

Vatandaşlardan alkışlı destek
Tekbir getiren bir grup, ‘Allahuekber’ nidalarıyla polis barikatını üç noktada aştı. Grup içinden, “Meclis’e gidelim” sesleri yükselirken, “Meclis’i basarız” ve “Meclis’te PKK istemiyoruz” sloganları atıldı. Necatibey Caddesi’ne kadar ilerleyebilen kalabalığa vatandaşlar alkışlarla destek verdi. Bir eylemci, “Başbakan gelsin. Tayyip çocuğumun katilini affetti” diyerek sinir krizi geçirdi. Arbede sırasında bazı çocuklar ezilirken, küçük bir kız çocuğu da “Devlet bizi ortada bıraktı” diye ağladı. Meclis’e yürüyemeyen kalabalık İstiklal Marşı’nı söyledikten sonra dağıldı.


Kaynak : www.milliyet.com.tr