30 Eylül 2012 Pazar

KADIN DURUŞU

Share
KADIN DURUŞU...

Yakın zamana kadar “asker duruşu” derdik...

Geçiniz...

...

“Kadın duruşu” bu...

Selam verin...

*

Bin erkek istemem...

Bir kadın tutsun elimden...

Bırakmaz...

Düşmem...

*

Döküldünüz birader, rezil ettiniz erkekliğin şanını...

Birbirinizi sattınız...

İspiyon, ihbar, gammazlık, ihanet...

Ben mi gidip ihbar ettim arkadaşımı?..

Paşa mısın?..

Maşa mısın?..

*

Akademisyenler, profesörler, bilim adamları, eğitimciler...

Çocukları yobaza teslim ederken hiç utanmadınız...

Sesiniz çıkmadı...

Sustunuz...

Bastınız imzayı hatta...

Bir kadın yine “Okulumu vermem” diye pankartını alıp çıktı... Okulun merdivenlerine oturdu ağladı...

Polisler alıp götürdüler...

Bebeği annesinin götürülüşünü görüp şaşkın ve çaresiz peşinden koştu boşuna...

Siz saklandınız...

*

Dün vardı gazetelerde:

Bir kadın...

Bülent Arınç, arkasında bir sürü yağcı erkekle Muğla’da dolanırken, o atılıp “Senin ne işin var burada, bunca şehidimiz var, ne yüzle geldin?” dedi...

Yiğidim...

Polisler tuttular kollarından...

Götürdüler...

*

Bebeğinin doğumuna karışan iktidarı Ankara’da protesto eden 27 kadın yargılanıyor... Her birisine 6 yıl hapis istiyor savcı...

Babaları yok ortalıkta...

Tek başlarına mı yapıyorlar bebekleri kadınlar?..

*

Size bu zamlar da az aslında...

Dünyanın en pahalı benzini müstahak mesela...

Hem paranız yok, hem yüreğiniz...

Türkiye’nin tuzu kuru en zengin kadınlarından birisi çıktı, Başbakan’a hiçbirimizin söyleyemediğini söyledi işte:

“Senden korkmuyorum...”

*

Bin erkek istemem...

Yanımda olacaksa bir kadın olsun...

Tutacaksa bir kadın tutsun elimi...

Düşmem...


29 Eylül 2012 Cumartesi

Eyalet sistemi için geri sayım başladı!

Share
Türkiye’yi bölme sürecini resmen ve fiilen başlatacak “Yerel Yönetimler Reform Paketi” TBMM’nin açılışıyla birlikte gündeme gelecek.

O tabloya son fırça darbeleri

İktidara geldiği günden itibaren üniter yapıdan eyaletleşmeye giden yolun taşlarını döşemeye başlayan AKP, altyapısını çoktan bitirdiği tabloya son darbeyi indirmeye hazırlanıyor. AKP’li 5 vekilin hazırladığı ve sadece adı eyalet olmayan “Yerel Yönetimler Reform Paketi” Meclis’in açılmasıyla birlikte gündeme oturacak.

AB, kesenin ağzını iyice açtıİl genel meclisleriyle ilçe belediyelerini kaldıran ve büyükşehir belediye başkanlarına çok geniş yetkiler öngören paketin ön hazırlıklarını BM Kalkınma Programı (UNDP) yürüttü. Paketle ilgili olarak 2 yıl boyunca Türkiye’de çalışma yapan UNDP’nin bu faaliyetleri ise Avrupa Birliği tarafından finanse edildi: Tam 4 milyon euro... 

Merkezi yönetimin sonu geldiPaket kapsamında hazırlanan yasa teklifi, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısına tamamen aykırı. Paket yasalaşırsa özellikle büyükşehir belediye başkanları adeta illerin tek başına yöneticisi haline gelecek. Belediye başkanları il içi atamalardan görevden almaya, vergi ve harç koymaya kadar birçok yetkiye kavuşacak.


Adım adım federalizm!YENİÇAĞ’ın manşetlerden dikkat çektiği süreç, adım adım gelişti. İşte kilometre taşları...
12 Haziran 2006: Eyaletleşmenin ilk harcı Diyarbakır’da atıldı, mahkeme inşaatına başlandı.
23 Kasım 2006: Kalkınma ajansları devreye girdi, Türkiye fiilen 12 bölgeye bölündü.
7 Eylül 2007: Bölgesel istinaf mahkemelerinin görev yapacağı 9 şehir ‘eyalet merkezi’ seçildi.
10 Aralık 2010: Adalet Bakanı Ergin, bir heyetle ABD’ye gidip federal sistemi inceledi.
11 Temmuz 2012: 13 yerde Bölgesel Ağır Ceza Mahkemesi kuruldu, yargı ayağı tamamlandı.
 
AB eyaletleşme için 
kesenin ağzını açtı!
Türkiye’nin bölünme sürecinin önemli bir aşaması olarak kabul edilen eyalet sistemi için bir adım daha atılıyor. Sürece tam destek veren AB ise para göndermeyi sürdürüyor.

Haber: Refika KarabacakAKP siyasi ve hukuk işleri başkanlığı bünyesinde oluşturulan 5 milletvekili tarafından hazırlanan Yerel Yönetimler Reform Paketi olarak bilinen ve Eyalet sistemini anımsatan paket Ekim ayında TBMM’ye gelecek. İl genel meclisinin ve ilçe belediyelerinin kaldırılmasını öngören ve Büyükşehir belediye başkanlarına geniş yetkiler tanıyacak yasanın ön hazırlıkları Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yapıldı. Belediye başkanlarının yetkilerini daha aktif bir biçimde kullanmaları üzerine 2010-2011 yılları boyunca Türkiye’de çalışma yapan UNDP’nin çalışmalarını ise Avrupa Birliği finanse etti. AB, bu çerçevede Türkiye’nin eyalet sistemine geçişinin alt yapı hazırlıkları için 4 milyon Euro harcadı. CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günay’dın da,  UNDP tarafından yapılan ve AB tarafından finanse edilen “Türkiye’de Yerel Yönetim Reformu Uygulamasının Devamına Destek Projesi LAR 2” nin, yakında gündeme gelecek olan yasanın ön hazırlığı olduğunu söyledi. Günaydın, “Yurt çapında bu projeyi LAR 2 olarak yürüttüler. Yerel Yönetimler yasa tasarısı daha hiç ortada yokken ne yapmak istediklerini biz bu toplantılardan anladık. LAR 2 bugün 29 ilin Büyükşehir yapılması ve tasarının yurt çapında örülmesi için yapıldı” dedi.

Merkezi yönetimin sonuİçişleri Bakanlığı, Türkiye Belediyeler Birliği ve Yerel Otoritelerin uygulayıcı olduğu projenin hedefi ise şu şekilde açıklanıyor: “Yerel yönetimlere ilişkin yeni politikaların ve yasaların etkin biçimde uygulanması için İçişleri Bakanlığının, yerel yönetim birliklerinin ve yerel yönetimlerin idari kapasitelerinin ve bu kurumlar arasındaki iş birliğinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesidir.” UNDP bu amaçlara uygun olarak yerel yönetim reformuna destek sağlamak üzere, projede öngörülen faaliyetlerin en yüksek standartlarda uygulanabilmesi amacıyla İçişleri Bakanlığına gerekli teknik desteği sağlayacak ekip oluşturdu. Proje detayında en çok dikkat çeken ise “Orta vadede, yerel yönetim ile karşılaştırıldığında merkezi yönetimin rolü büyük bir değişim geçirmek durumunda kalacak” ifadesi oldu. AKP’li milletvekilleri tarafından hazırlanan yasa teklifi Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısına tamamen aykırı. Yerel Yönetimler Reform Paketi yasalaşırsa tüm Türkiye’de olduğu gibi doğu ve güneydoğu bölgelerinde de Büyükşehir Belediye Başkanları illerin tek başına yöneticisi olacak. Belediye başkanları il içi atamalar, görevden alınmalar, vergi ve harç koyma yetkisine sahip olacak. 

Hukuk sistemini de finanse ediyorTürkiye’yi birliğe almamak için her yolu deneyen AB, konu ülkenin bölünmesi anlamına gelen eyalet sisteminin önemli bir ayağını oluşturan istinaf mahkemeleri için para vermişti. İlki Diyarbakır’da inşa edilen İstinaf Mahkemeleri için kesenin ağzını açan Avrupa Birliği, proje kapsamında Türkiye’ye 22 milyon 500 bin euro destek sağladı. 2007 yılında inşasına başlanan Diyarbakır İstinaf Mahkemesi, 1,5 yıl gibi kısa sürede bitirildi.


“Federalizm”e giden yolun 
taşları parça parça döşendi
YENİÇAĞ, gelişmeleri sürekli olarak gündeme taşıyarak ülkede çılgın bir dönüşümün yaşandığına dikkat çekmeye devam ediyor. İşte AKP’nin yeni anayasa ile hayat bulacağı ve 2. cumhuriyetin önünü açacak o düzenlemeler:

12 Haziran 2006: AKP’nin ABD’ye verdiği eyaletleşme taahhüdünün ilk harcı Diyarbakır’da atıldı ve finansmanını AB’nin sağladığı Bölge İstinaf Mahkemesi’nin yapımına başlandı.
23 Kasım 2006: Avrupa Birliği’nin dayattığı federalizm, Kalkınma Ajanslarıyla devreye girdi. Avrupa’nın, Osmanlı’ya dayattığı federalizm, AKP tarafından “Kalkınma Ajansları” adı altında uygulamaya konuldu, Türkiye, bölgelere bölündü.
31 Mart 2007: Hükümet kurulurken ABD’ye vermiş olduğu memorandumdaki eyaletleşme sözünün önemli bir aşaması gerçekleştirildi. Memorandumda Erdoğan’a küreselleşmenin şehir devletleri demek olduğu kendisinin de bu yönde hareket etmesi halinde destekleneceği belirtiliyordu.
7 Eylül 2007: AKP, Amerika’nın dayatması, Avrupa’nın parasıyla bölge istinaf mahkemeleri için “9 eyalet” merkezini seçti. İstanbul, Ankara, İzmir, Kayseri, Konya, Samsun, Adana, Erzurum ve Diyarbakır’da kurulması planlanan istinaf mahkemeleri ABD’yi örnek alan merhum Cumhurbaşkanı TUrgut Özal’ın hayalini kurduğu, ancak gerçekleştirmeye fırsat bulamadağı “9 eyalet” merkeziyle birebir örtüşüyordu.
10 Aralık 2010: Adalet Bakanı Sadullah Ergin, müsteşar, genel müdürler ve daire başkanları ile birlikte ABD’ye gitti. ABD’li bir bakanlık yetkilisi, Türk yetkililerin Amerikan eyalet ve federal sistemini incelediklerini ima etti.
Ocak 2011: İçişleri Bakanlığı Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı bünyesinde, Amerikan yönetim sistemini yerinde görmek ve uygulamaları incelemek amacıyla Türkiye’den 35 kaymakam ve vali yardımcısı Amerika’ya gitti.
11 Temmuz 2012:  Eyalet merkezi olarak da adlandırılan 15 bölge kuruldu, bu bölgelerin 11’inde 13 Bölgesel Ağır ceza Mahkemesi kurarak yargı ayağını da tamamladı.

23 Eylül 2012 Pazar

Babalık ve Kocalık Haklarından Men? / Fatma Sibel YÜKSEK (GÜRCİHAN)

Share
Babalık ve Kocalık Haklarından Men?

Uzun zamandır canım yazı yazmak istemiyor.

Yazılmadık bir şey kaldığına da inanmıyorum ayrıca. Dahası bir tiksinti geldi yazmaktan. Ülkede okurdan çok yazar var. Arz-talep dengesi tamamen bozuldu. Tabakhaneye gübre yetiştirir gibi işi günde beş-altı yazı yazmaya götürenlerimiz var. Kendini tatminden, şizofreniden başka bir şey değil.

"Tarihe tanıklık etmek", "gelecek kuşaklara bir şeyler aktarmak" gibi klişeler mide bulantısından öteye geçemezken, "gazetecilik" denilen meslek de bir ağız ve kalem ishaline dönüşmüş durumda..

Televizyonlarda gırtlaklarını paralarcasına bağıranları, "bugün ne yapsam da medyada kendimden bahsettirsem"diye düşünmekten uykusuz kalanları, kendi kendine tuhaf misyonlar edinip ortalıkta Rahibe Tereza gibi dolananları gördükçe her şeyi geride bırakıp dağ başına çekilmek; civciv, ördek yetiştirmek istiyor insanın canı.

Bu ruh hali içinde "Balyoz" konusunda bir şeyler karalamaya çalışacağım.

Eski tadı -tuzu verecek bir yazı olamayacak, bir kaç takipçimizden özür dilerim.

- Verilen cezalar arasında "babalık ve kocalık haklarından men" gibi bir ceza var, bunun üzerinde yeterince durulmadı.

Yargılamayı yapanların içindeki büyük kini yansıtan esas ceza buydu bence.

Hukuken tam olarak mantığı ve karşılığı nedir bilmiyorum ama sanırım bu yolla eş ve çocukların cezaevi ziyaretini engellemiş oldular. Yani aileler de cezalandırıldı. Siz misiniz duruşmalarda yakınlarına destek veren,marş söyleyen, çadır kuran, basın açıklaması yapan!

Bu nasıl bir kindir, nasıl insanlıktır, nasıl müslümanlık, nasıl bir vicdandır?

-Balyoz davasında hükmün açıklanması ile birlikte Ergenekon davasına daha da hız verileceği anlaşılıyor.

Bunun işaretleri bir süredir vardı zaten. Savunmalar engelleniyor, sanık sorguları yapılmıyor, söz hakkı dakikalarla sınırlanıyor vs.

Esasen, her ne kadar "Ergenekon"dan "ana dava" diye söz edilse de "ana dava" aslında Balyoz'du. Önce "darbebin varlığı" sözümona "kanıtlandı", şimdi sıra bu "darbe girişiminin" sivil ayağını oluşturanlarda. Yani "Ergenekon" sanıklarında.

Aslında önce Balyoz'u, sonra Ergenekon'u açmaları daha mantıklı olacaktı ama güç sınayarak gittikleri ve TSK üst düzeyinin bu kadar kolay teslim olacağını kestiremedikleri için işe "önemsiz" sivillerden başladılar.

- AKP'nin ve cemaatin özel yetkili mahkemelerinden farklı bir karar beklenmiyordu ama hiç değilse mahkemenin "bağımsız" olduğunu düşündürtmek, bu yoldaki eleştirileri boşa çıkarmak için bir parça gayret gösterebilirlerdi, onu da yapmadılar. Tutukluların tümüne ceza vermek örneğin..

Bazı tutuklu sanıkların beraatine karar verilse "uzun tutukluluk" konusundaki eleştiriler biraz etkisiz kılınmış olurdu mesela. Bu mahkemeden böyle bir davranış beklediğimden değil, kinin sadece hukukun değil aklın ve mantığında nasıl önüne geçtiğinden bahsediyorum.

Aynı şeklide, haklarında ceza hükmü verilen tutuksuz sanıkların tümü hakkında ayrı bir tutuklama kararı çıkartarak temyiz sürecini dışarıda geçirmelerine meydan vermemek de aynı kin psikolojisinden kaynaklanan bir aşırılıktı.

-Televizyonlarda yapılan yorumlar her zamanki gibi utanç vericiydi. 12 Eylül darbesinin şakşakçısı Nazlı Ilıcak kanal kanal dolaşıp "Türkiye'nin darbelerle yüzleştiğini" anlattı.

Normal şartlarda Ankara'da açılan 12 Eylül davasının sanıkları arasında olması gereken bu kadın, demokrasi ve "askeri vesayet" gibi konularda ahkâm kesti de kesti.

- Artık hiç bir şeye şaşırmamakla birlikte, Milliyet gazetesi Ankara Temsilcis Fikret Bila'nın CNN-Türk ekranlarında yaptığı değerlendirmeler bir miktar şaşırttı beni.

"Türkiye'de artık hiç kimse darbe yapmaya cesaret edemeyecek"

dedi Bila..

"Demokrasimiz için hayırlı olmasını" diledi, asker-sivil ilişkilerinin AB standartlarına ulaştığından dem vurdu. Balyoz ve Ergenekon davalarının emperyalist bir kurgu dolduğundan bahseden sanık yakınları ve avukatlarına da "bunlar siyasi değerlendirmeler" şeklinde burun kıvırdı. oysa en "siyasi" değerlendirmeyi kendisi yapmaktaydı.

Sen yıllarca "Ankara'nın Genelkurmay'a en yakın gazetecisi" payesinden ekmek ye, bilgi vererek maaşının yükselmesine sebep olan askerler sahte delillerle hapse tıkılınca da "demokrasinin galip geldiğinden bahset!

İşte medyanın içinde yuvarlandığı karakter çukurunun seviyesi!Yazıklar olsun..

Sanırım korkuyor. 28 Şubat soruştırmasının şapkadan daha ne tavşanlar çıkaracağı belli değil çünkü. Umarız, korkunun ecele faydası vardır...

- Ve geldik işin bam teline, yıllaradır yazıp çizdiğimiz yere: Bu insanlar onlarca yıl hapis yatacaklar mı?

Çoğunun 60-70 yaşında oldukları düşünülürse, ömürlerini Silivri zindanında mı tamamlayacaklar?

Tabii ki hayır...

"Müjdeli haber" AKP'nin ve cemaatin ulak oğlanı Rasim Ozan Kütahyalı'dan geldi.

Beyaz Tv'deki "Dinamit" adlı sirkte coşan Kütahyalı, "yeni anayasanın" tamamlanmasından sonra bir "genel affın çıkarılacağını" ve bugün ceza alan bu askerlerin genel afla serbest bırakılacaklarını "müjdeledi".

Haberin "sağlam yerden" olduğunu eklemeyi de ihmal etmedi.

Oğlan bir de "Komutanların yıllarca yatmalarına razı olmayıız!" diye bağırdı iyi mi?

Desenize yarın öbür gün bizler Türk askerlerinin terörist başı ile aynı çuvala konup "affedilemeyeceğini" savunurken bu oğlan, bu oğlanın karısı ve türevleri bizi "vicdansızlıkla", "yaşlı başlı insanların hapiste çürümesini istemekle" suçlayacaklar.

Dahası "bizim" cenahtan da destek alacaklarına kalıbımı basarım. "Öcalan solun doğal lideridir" manşetleri boşa atılmadı çünkü.



Fatma Sibel YÜKSEK (GÜRCİHAN), 23 Eylül 2012
Açık İstihbarat