8 Ekim 2010 Cuma

Öcalan’a “dinlenmeyen” telefon... Yeter mi?

Share Otuz bin kişinin ölümünden sorumlu azılı terör örgütü PKK’nın onursal elebaşısı Öcalan devletten yeni taleplerde bulunmuş... Ama talep ki ne talep... Bu ülkeye senelerce hizmet vermiş, canını tehlikeye atarak terörle mücadele etmiş ve sonunda ödüllendirilecek yerde “terörist” diye cezaevine tıkılmış, aylardır ailesinden çocuklarından ayrı mahkum hayatı yaşatılan onurlu askerler, dünya çapında ün kazanmış ama tutuklu olarak çile dolduran bilim adamları, gazeteciler ağzına alsa bir de üstüne hakaret yer.
Efendim Öcalan Kandil dağındaki örgüt yöneticileriyle görüşebilmek için “koğuşuna özel telefon hattı” çekilmesini istiyormuş. Hepsi bu kadar da değil, şartı var; “Bu özel telefon dinlenmeyecek” ! Yani bu ülkenin ‘kendi halinde yaşayan, hiçbir suça karışmamış” 72 milyon vatandaşı, gazetecisi, hakimi,öğretmeni, rektörü dinlenecek, fişlenecek ve itiraz bile edemeyecek ama Öcalan’ın terör örgütüne vereceği stratejiler dinlenmeyecek.
Mahkum olmaması gerektiği halde aylar, bazıları yıllardır mahkum olarak tutulan yüzlerce insan aileleriyle bile haftada bir telefonla konuşabilir, görüşebilirken onun sınırsız hakları olacak.

TERÖRÜ HANGİ ŞARTLA BİTİRECEK?

Sözcülük görevi yapan avukatları hava muhalefetinden dolayı bu hafta İmralı’ya gidememişler ve son görüşmelerinde Öcalan’ın kendilerine “terörü bitirmek için girişimde bulunacağını söylediğini, bunun için Kandil’deki örgüt yöneticileriyle görüşmek üzere telefon istediğini” açıklamışlar. Şimdi bunu ‘son derece makul ve gerekli bir talep’ olarak empoze etmek üzere başka gönüllü sözcüler ekranları saracak ve tepki gösteren parti veya vatandaşlara “yoksa siz terörün bitmesini istemiyor musunuz” teranesine başlayacaklardır hiç kuşkusuz.
Onlara söylenecek şey şu; haydi son zamanlarda Öcalan ile BDP’lilerin sık sık aynı sözü tekrarlamış olduklarını da bir yana bırakalım, Aysel Tuğluk daha geçen hafta Öcalan’la görüştükten sonra “PKK’nın eylemsizlik kararı uzayabilir. Hükümetin atacağı adımlar beklenecek. Çözüm Türkiye’nin bütünlüğü içinde olacak” demedi mi? Bu sözler PKK’nın saldırılarını durdurma şartını açıkça anlatmıyor mu?
Hükümetin atacağı adımlar gecikirse (ki bu adımlar ‘özerklik, af, o da yetmez siyaset hakkı, Anayasa’daki Türklük tanımının kalkması’ gibi taleplerin cevabı olarak beklendiğine göre gecikeceği aşikardır) veya beğenilmez, yeterli bulunmazsa ne olacak? Öyle ya, devamlı İspanya-ETA örneğini veriyorlar, ETA özerklik istediği ve İspanyol hükümeti buna yanaşmadığı için şu anda büyük ve çözülemeyen bir sorunla uğraşmaktalar. Kaldı ki İspanya halihazırda 17 özerk bölgeden oluşmuş olmasına rağmen bir şekilde “ülke bütünlüğü”nden sözedilebiliyor hala... Yani “Türkiye bütünlüğü içinde olacak” dedikleri bütünlük belli değil.

Yeni anayasanın asla seçimden önce yetişmeyeceğinin ısrarla söylenmesinin de en önemli nedeni bu, seçime kadar (zaman içinde tekrarlana tekrarlana herşeye alıştırılan) toplumun bu değişikliklere alışması, konunun yaratacağı tartışmaların bitmesi kısa sürede olacak şeyler değil. Ayrıca değişiklik kesin şekilde açıklandığında halkın tepkileri seçim sonucunu herhalde etkileyecektir. (Ama işte tam da bu nedenle “dürüstlük gereği” seçmenin yeni anayasayı seçimden önce bilmeye hakkı var.)
Dönelim “hükümetin atacağı adımların gecikmesine veya beğenilmemesine”... Aysel Tuğluk’un ilettiği sözlere göre “ateşkes”in durumu o zaman ne olacak? Daha önce “Hükümetin kararını referandumdan sonra on gün beklerim, sonra olacaklara karışmam” diyen Öcalan acaba dinlenmeyen özel telefonunu hangi amaçla kullanacak..? Dikkat ettiyseniz sadece BDP ile Öcalan’ın ne söylemekte olduklarının açılımını yaptım.

Ama bence de Öcalan isteklerini genişletmekte haklı... Teröre boyun eğip terör şantajı altında tavizler verilmeye, devlet ‘terör örgütünün muhatabı’ konumuna getirilmeye bir kez başlandı mı iş bu noktaya varır, böyle isteklerin bile direkt Cumhurbaşkanı’na iletilmesi cesareti ortaya çıkar. Bir sonraki talep özel helikopter ve makam odası olursa kimse şaşırmasın yani... Ordusuna hakaret edilirken terör örgütünün yüceltildiği bir yerde her şey mümkündür.

Ruhat Mengi
rmengi@gazetevatan.com

08.10.2010

0 Yorum Yaz:

Yorum Gönder