31 Ocak 2010 Pazar

İşte TRT Haber'in kadrosu

Share
İşte TRT Haber'in kadrosu:

Adı / Soyadı ve Eski Kurumu [nereden geldigi]

Ahmet Böken-STV Haber Genel Yayın Yönetmeni
Ahmet Torun-STV Haber Müdürü
Cumali Çaygeç-STV Haber Editörü
Cavit Atasever-STV Haber Editörü
Mehmet Çığın-STV Haber Programları Editörü
Meryem Özkurt-STV’de Ahmet Böken’in Programının yönetmeni
Rahmi Şener-STV
Sedat Dalda-...STV
Hasan Basri Erden-Cihan Haber Ajansı
Burhan Torunlar-Cihan Haber Ajansı
Fettah Erdurur-Cihan Haber Ajansı
Halil İbrahim Özemiş-Cihan Haber Ajansı
Servet Dağ-Cihan Haber Ajansı
İlyas Dal-Zaman
Erkan Söğütçü-Zaman
Murat Kaban-Zaman
Abdülkadir Beşikçi-Aksiyon Dergisi
Ercan Baysal-Kanal 7
Murat Nuhoğlu-Kanal 7
Erdoğan Baycan-Kanal 7
Yasemin Demirhan Erden-Kanal A
Faruk Ayaz-Kanal 24
Anda Ayva-Kanal A
Yalçın Salay-Aksiyon Dergisi
Ertan Ömeroğlu-Kanal 7
Uğur Alıcı-Kanal 7-İHA/ TBMM TV Kaynak

26 Ocak 2010 Salı

Tarih : 19 Mayıs 1919

Share
 Tarih : 19 Mayıs 1919


-Yav bırak Mustafa abi yaa, sen mi kurtarıcan memleketi Allah aşkına!

- Ama işgal zırhlıları...

- Boşver şimdi sen işgal zırhlılarını filan.... Gün gelir, memleketin malını mülkünü tapusuyla İngiliz'e satar bunlar.

- Yok canım!

- Yeminle söylüyorum, İngiliz vatandaşı bakan bile getirip koyarlarsa şaşma.

- Ama ahval ve şerait...

- Güzel abim yaranamazsın. .. Bak şimdi binicez bu dandik gemiye, taaa Samsun'a gidicez, savaş, boğuş, kendimizi paralayacağız, diyelim becerdik, devrim mevrim, anlata anlata dilinde tüy bitecek, sonra sen kahırdan ölücen, önce biraz ağlıycaklar , sonra gene "Son Osmanlı Padişahı" diye pan kart açacaklar, mezarında dönücen.

- Saltanat kalsın diyosun yani...

- Alışmadık kıçta don durmaz abi, egemenlik megemenlik vereceğine, iki çuval kömür ver, daha iyi... Aha buraya yazıyorum, açlıktan nefesleri kokarken padişahlarına saltanat uçakları alırlar, bu gemiyi de jilet yaparlar, söylemedi deme.

- Efkarlandım be...

- Yakma o cigarayı gözünü seveyim, yarın öbür gün belgesel yaparlar, keş gibi gösterirler seni haberin olsun.

- Hal çaresi nedir peki?

- Al padişahın kızını, yırtalım.

- Millet ne olacak?

- Onlar da ulemaya sorsun artık ne olacaklarını, bize ne, kendi düşen ağlamaz.

- Laik olmasınlar mı, birey olmasınlar mı , kendi lisanları olmasın mı, şıhlara şeyhlere mi bırakalım kaderlerini?

- Bak ne güzel söylüyorsun, kader der geçerler, takalım takkemizi bakalım dalgamıza, iş çıkarma başımıza...

- İyi de, yazık olma z mı?

- Asıl bu yaptığını yaparsan yazık olur... Bazıları sana inanacak, etkilenecek, senin fikirlerini yaşatmaya kalkacak, hayatları kayacak, evleri basılacak, içeri tıkılacaklar, kimine saçını örtmediği için fahişe diyecekler, kimine milletin malını Arap'a satmayın dediği için komünist diyecekler, kimine Ne Mutlu Türküm Diyene dediği için faşist diyecekler, darbeci diyecekler.. . Yorma ahaliyi, kula kulluk edelim, rahat edelim.

- Yok arkadaş, ben bi deniycem.

- E  sen bilirsin abi..

25 Ocak 2010 Pazartesi

Asimetrik Darbeyle Silinen TSK Hafızası

Share
Asimetrik Darbeyle Silinen TSK Hafızası 


Bugün 22 Ocak2010, Genel Kurmay basın sözcüsü açıklama yaptı, 26 gün devam eden Kozmik aramanın sonucu tek madde halinde halka duyuruldu:
“Suç kanıtı bulunamadı, fakat uzun yıllar uzun emeklerle hazırlanmış bütün askeri planlar geçerliliğini kaybetti.”
Bu kadar basitmiş meğer. Ağlamak istedim, ağlayamadım.
Uzun yıllar, uzun emeklerle…
Yani Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun bütün bilgi birikimi, bütün hafızası, bütün deneyimi, bilgi birikimi, bütün savaş stratejileri, bütün savunma planları yok oluverdi 26 günde, öyle mi?
İnanılır gibi değil!
Asker nasıl eğitilir, subay nasıl savaş planı yapar, düşmanın taktikleri nasıl deşifre edilir… Yok artık bunlar, öyle mi? Peki, ne öğreteceksiniz yeni nesillere?
26 günde, TSK’nin, İstiklâl Harbi dahil, bütün askeri hafızasını yüklediği bilgisayar hard disklerini virüs mü yedi?
2001’de Vaşington’da, İkiz Kulelerle aynı gün vurulan Beyaz Saray’ın arkasındaki Savunma Bakanlığı binasını anımsadım; uzaktan kumandalı bir uçak belli bir binaya girdirilmiş, geleneksel silahlara göre yapılmış bütün savaş planları yok edilmişti.
Bunu isteyen ABD’nin düşmanları değil, kendi içinde Füze Kalkanı silahlarını üreten global savaş lobisi, büyük silah patronlarıydı. Yapılan Amerikan iç darbesiydi. Ertesi hafta, Amerikan Senatosunda Füze Kalkanı projesi için istenen bütçe onaylandı.
Peki sonra? Füze kalkanı silahlarını satacak başka ülkeler gerekiyordu, bunların Polonya, Çekya ve Türkiye gibi NATO ülkesi olması da gerekiyordu. Fakat bu ülkelerde NATO savaş planları geleneksel silahlara göre yapılmış değil miydi?
NATO ülkelerinde de konvansiyonel silahlara göre yapılmış askeri planların yok edilmesi gerekiyordu, ki, bu yeni pahalı silahları onlara satabilsin. Hem de ulusal direnç noktalarını kırması gerekecekti. (Bu konu Silivri mahkemesine yeni bir bakış getirir
Birkaç ay önce, Türkiye’ye füze kalkanı satmak istediklerinde, Genel Kurmay Başkanımız tarafından şöyle bir yanıt verilmişti: “Bizim savaş planlarımız konvansiyonel silahlara göre yapılmıştır, füze kalkanı işimize yaramaz.”
Sanki şöyle bir yankı buldu: “Ya öyle mi… Al sana, Arınç’a suikast yapacakmışsınız gibi elimizi kolumuzu sallayarak gireriz kozmik hafızanıza… Hem daha önce savunma planlarınız ne varsa onları yapan beyin gücünüzü de çeker alırız… Hem artık sizi sivil mahkemede yargılamaya da gerek kalmaz. Ondan sonra isterseniz alın askeri mahkemede beraat ettirin.” Hazin şeyler geliyor aklıma.
Sırada ne var, tahmin edersiniz: Geleneksel silahların toplanıp yok edilmesi. Osmanlı Ordusunun elindeki bütün silahları almaktan bir farkı yok bunun.
Türk ordusunun silahsızlaştırılmasıdır bu, ya da Ordunun dağıtılması…
Ya sonra?  “Profesyonel vurucu güç”, yani özel ordu. Yaşar Büyükanıt’ın da telaffuz ettiği, “bu kadar askere gerek yok, profesyonel vurucu güç yeter” dediği, yani paralı Amerikan askeri olma süreci. İç güvenliği polise devretmiş olarak, Vatan savunmasından da çekilmiş olarak, Küresel sermayenin paralı askeri… Hem de, füze kalkanı silahlarını bizim paramızla aldırıp bunların nasıl kullanılacağının eğitimini de Amerikan subaylarından öğrenme maliyeti de bizden...
19 Ocak 2010 tarihli Cumhuriyet gazetesinde YÖK eski yöneticilerinden konuk yazar İsa Eşme’nin yazısını anımsadım. Diyor ki; Mesleki Teknik Eğitim Fakülteleri, MEB 2.12.2009 tarih ve 2009/15546 sayılı kararnamesiyle kapandı, kapanırken de 70 yıllık teknik öğretmenlik meslek bilgisi, deneyim birikimi de beraber yok oldu. Öğretmenliğin bir uzmanlık mesleği olduğunu ortaya koyan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu çiğnendi, öğretmen yetiştirme formasyon sertifikasına indirildi.  
Şimdi, on beş yıl geriye dönelim. Biliyoruz ki, Dünya Ticaret Örgütü bunları Tansu Çiller’e 1995’de imzalatmıştı; “Güvenlik ve savunma dahil, eğitim, sağlık, diyanet, ulaşım, bankacılık, benzeri bütün kamu hizmetlerinin sektöre devredilmesi…” (GATS diye geçer)
Öğretmenliği formasyon sertifikasına indirdikleri gibi, giderek askerliği de sertifikalı kurslara kadar indirecekler, ABD’deki gibi… Bütün askeri liseler kapanacak. Çekirdekten öğretmen yetiştirme bitirildiği gibi çekirdekten asker de yetişmeyecek. Bu yüzden, “asker nasıl yetiştirilir” bilgisinin hafızalardan silinmesi gerekiyor… Tıpkı İsa Eşme’nin belirttiği, “teknik öğretmen nasıl yetiştirilir” bilgisinin yok edildiği gibi.
Dev silah teknolojisinin dayatılmasına karşın, toplumumuzda ilkelleşmeye doğru bir sürecin tetiklendiği, aşiretlerin nüfus cüzdanlarına yazıldığı günlere getirildik. Her aşiret kendi savunmasını kendisi yapacakca ne bu füze kalkanları, değil mi? Hayır, onlar birbirine düşürülecek!
Anayasa Mahkemesi oy birliğiyle bir karar verdi; asker sadece askeri mahkemelerde yargılanır, çok ilginç! Hangi dağda kurt öldü, demeyeceğim. Diyeceğim ki, artık TSK’yı darbecilikle suçlamaya gerek kalmadı, çünkü o en büyük darbeyi beyninden yedi.
Postmodern darbedir bu, son model asimetrik Amerikan darbesi… Birine suikast yapacakmış gibi suçlanıp suçsuzluğunu ispatlamak için, “Seni 90 yıldan beri hiçbir zaman öldürmeyi düşünmedim, istersen aç beynime bak…” deyip, yattığı ameliyat masasından hafızasını kaybetmiş olarak kalkmış olmak gibi…
Ulusça her konuda hafızamız siliniyor, yetmiyor, çocuklarımız gittiği okulda otizm (zihinsel engelli) ediliyor, anne-babalarımız daha erken yaşta alzaimer ediliyor…
Bütün bu olanları artık çok hızlı düşünmemiz gerekiyor.
Ey halkım, hafızası yok edilmiş bir koloni olmak bize göre değildir, bunu hatırlatmak isterim ve otizm yapan o kitapları yakarak uyanışı başlatmanızı dilerim.
 
22.1.2010

Mahiye Morgül

Orduyla Uğraşmayın Artık!

Share Başbuğ sessizliğini bozdu
Darbe planları iddialarıyla ilgili açıklama yapan Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, "Yanlış bilgi felaket kaynağıdır" dedi.


Başbuğ, günlerdir konuşulan 'Balyoz Planı' iddiasıyla ilgili sessizliğini bozdu.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, darbe iddiaları ile ilgili olarak ''Vatandaş önce gerçeği aramalı. Bugün gerçeğe çok ihtiyacımız var'' dedi.

İŞTE ORGENERAL BAŞBUĞ'UN TARİHİ KONUŞMASI

Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'nda Kazım Karabekir için özel anma töreni düzenlendi. Törende konuşan Başbuğ, Kazım Karabekir'in ''Vatandaş gerçeği ara öğren. Yanlış bilgi felaket getirir. Her işin hakikati aranmalı. O zaman kendi yolunu bulabilirsin'' sözlerine atıfta bulunarak ''25 Ocak 2010'dayız. Karabekir'in sözlerinin günümüz Türkiyesi'nde ne kadar önemli olduğunu anlamış bulunuyoruz'' diye konuştu.

İNCELEME İDDİALARI KABUL ANLAMINA GELMEZ

Org. Başbuğ, Taraf Gazetesi'nde yayınlanan 'Balyoz' darbe iddiasıyla ilgili olarak, "Seminer 7 yıl önceydi. Biraz insaflı olmak lazım. Belgeleri inceliyoruz" derken bu incelemenin iddiaların kabulü anlamına gelmediğini kaydetti.

TSK'NIN SABRININ SINIRI VAR

''Vicdansızlara sesleniyorum'' diyen Org. Başbuğ, "Allah Allah diye taarruz eden bir ordu nasıl cami bombalar. Vicdansızlara sesleniyorum, TSK’nın da sabrının bir sınırı var. Nasıl böyle itham edilir? İddiaları lanetliyorum. Sorumlu makamlar sadece şikayet etmez" şeklinde konuştu.


'Balyoz darbesi' iddiası nedir?


Taraf Gazetesi darbeye ortam hazırlamak amacıyla yeni bir eylem planı iddiasını ortaya atmıştı. "Balyoz Güvenlik Harekat Planı" adı altında "Çarşaf", "Sakal", "Oraj" ve "Suga" adı verilen planlara göre, Beyazıt ve Fatih camilerinde cuma günü bombalı saldırılar düzenlenecek, Ege'de Türk jeti düşürülecek, Ak Parti aciz gösterilmeye çalışılacaktı.

Kaos ortamı sonunda 11 sayfalık 'Balyoz planı' hayata geçirilecekti. Gazetenin haberine göre, dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan yönetimindeki askerler, darbeye direnebilecek 200 bin kişiyi stadlara doldurmayı planlıyordu. Hatta, darbe kabinesi bile hazırlanmıştı. Planda imzası bulunduğu iddia edilen Orgeneral Doğan, "TSK'da her kademede mevcut planları gözden geçirmek üzere harp oyunu, plan tatbikatı ve seminerler yapılması doğal bir uygulamadır" demişti.

Genelkurmay Başkanlığı, konuyla ilgili yazılı açıklamasında, "1'inci Ordu Komutanlığı tarafından 5-7 Mart 2003 tarihleri arasında icra edilen Plan Seminerine ilişkin çeşitli iddialar ve değerlendirmeler medyada yer almaktadır. İddiaları, aklı ve vicdanı olan hiçbir kimsenin kabul etmesi mümkün değildir" ifadesini kullanmıştı.

www.mynet.com

23 Ocak 2010 Cumartesi

BDP'li vekilden inanılmaz sözler

Share BDP'nin Van'ın Gevaş ilçe teşkilatı binasının açılışına katılan Milletvekili Özdal Üçer, "Ya Hitler'in yaptığını yapıp bizleri katledecekler ya da özgürlüğümüzü verecekler" dedi. Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) Van'ın Gevaş ilçe teşkilatı binasının açılışına katılan Milletvekili Özdal Üçer, "Ya Hitler'in yaptığını yapıp bizleri katledecekler ya da özgürlüğümüzü verecekler" dedi.

Atatürk Bulvarı üzerinde düzenlenen açılış törenine BDP Van Milletvekili Özdal Üçer, İl Başkanı Muhyettin Aksin, Edremit İlçe Belediye Başkanı Abdulkerim Sayan, il meclis üyeleri ve partililer katıldı. Açılışta bulunan ve Kürtçe bir konuşma yapan BDP Van Milletvekili Özdal Üçer, uygulanan politikanın kendilerini asla yıldırmayacağını belirterek, "Can aynı can, ideoloji aynı ideoloji. Ellerimizi kelepçeleseler de yüreğimizi ve beynimizi kelepçeleyemezler. Zindanlar boşalmadığı sürece davamızdan

vazgeçmeyeceğiz. BDP olarak herkesle diyalog içerisinde olacağız. Hedefimiz tüm ilçe belediye başkanlıklarını kazanmak olacaktır. Ya Hitler'in yaptığını yapıp bizleri katledecekler ya da özgürlüğümüzü verecekler" dedi.

Sloganlar atıldığı açılışta Kürtçe şarkılar eşliğinde halaylar çekildi. Açılışa katılan kalabalık kendilerine sunulan ikramdan sonra olaysız bir şekilde dağıldı.

23.01.2010
www.mynet.com

5 Ocak 2010 Salı

"PKK'ya siyaset yolu açılsın"

Share
Ayna, her hafta terör örgütü elebaşı Öcalan'la İmralı'da görüşen avukatlarına da 'ne dediğini' sorduklarını söyledi.
 
Akşam Gazetesi'nden Özlem Çelik'e konuşan, son günlerin hedefteki ismi eski DTP'li yeni BDP'li (Barış ve Demokrasi Partisi) Mardin Milletvekili Emine Ayna çarpıcı açıklamalar yaptı. Emine Ayna ilk kez bu kadar açık olarak, 'PKK demokratik siyasete katılmalıdır' dedi. Ayna'nın, 'Kürt halkı Öcalan'ın muhatap alınmasını istiyor' sözleri tartışmaları yeniden alevlendireceğe  benziyor.
 
İşte BDP'nin ilk mesajları ve Emine Ayna'nın 'PKK ile bağ' sorusuna ve merak edilen tüm sorulara verdiği yanıtlar...
 
BEDEL ÖDEDİK AMA YAPTIK
- BDP nasıl bir çizgi izleyecek? DTP ile aynı mı olacak üslup?
Nerelerde yanlış yaptık, nasıl yapsaydık daha iyi bir sonuç elde ederdik? 1 Şubat'taki kongre sürecinde bunları tartışacağız. Eksiklerimiz oldu. Ancak BDP'ye geçerken çok şey yaptık. Mevcut iktidarı teşhir ettik. DTP'nin son iki buçuk yılda göstermiş olduğu performans sayesinde AKP iktidarı sorgulanabilir hale geldi. Belki bedelini ağır ödedik ama bunu yaptık.
 
-  Ne oldu da açılım süreci sekteye uğradı?
Aslında iktidar, Meclis'e getirdiği tartışmayla ve Silopi'den girişlerle başka şey yapmak istedi. Gelenlere teslimiyet dayatılmak istendi. Bu açılıma hizmet etmez. Zaten 30 yıldır teslimiyet dayatılıyor. Bu insanlar eğer teslimiyeti kabul etmiş olsalardı bugüne kadar gelir teslim olurlardı. Ancak planları ters tepti.
 
KANUNU BİR KENARA BIRAKIN
- Pişman olmayan bile affedildi ve çadır mahkemeleri kuruldu. İktidar bu yüzden sert eleştirilere maruz kaldı.
Öyle yapmak zorunda kaldılar. Bakın, yüz binlerce insan sokağa dökülmeseydi teslimiyet dayatılırdı. Bu insanlar o zaman ya bizi tutuklayın derlerdi ya da geri dönerlerdi. Orada yüz binlerce insanın hazır olması serbest bırakılmalarını sağladı.Yok kanuna uyuldu mu, uyulmadı mı?Bunları bir kenara bırakın. Şu söylediklerim de yasaya uygun değil. Ben yasalar değişmeli diyorum. Kürt sorununa mevcut kanunlar çerçevesinden bakarsak bu sorunu çözemeyiz.
 
SİNİRLERİM BOZULDU, DEDİM
- Adalet Bakanı açıklama yaptı. Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilenlerin koşulları aynı dedi.
Gidip gördüler ve değiştirdiler ama. Hem bunu yapıp tahrik edeceksin. Aynı gün 8 Aralık'ta Anayasa Mahkemesi'nin esastan görüşeceği açıklandı. Atmosferden partinin kapatılacağı belliydi. Genel Merkez çıkışı gazeteciler 'Bu açılımı nasıl etkiler?'diye sorunca, dalga geçiyorlar bizimle diye düşündüm. Sinirlerim bozuldu ve 'Açılım bitmiştir' dedim.
 
DEVLETTEN KORUMA İSTEMEM
- Tehdit alıyor musunuz? Devletten koruma ister misiniz?
Ben tehditlerle karşı karşıya gelmemek için mektuplarımı kendim açmıyorum. Meclis'teki e-mail'i kullanmıyorum. Ancak tehdit alan arkadaşlarımız var. Linç kampanyası yürütülürken ben devletten nasıl koruma isteyeyim?
 
- Peki İmralı ile bağınız hangi boyutta?
İmralı'ya giden avukatlarla düzenli görüşüyoruz. Biz talep ediyoruz. Dinlemek istiyoruz, ne diyor, olaylara nasıl bakıyor. Devlete diyoruz ki, Kürt sorununun muhatapları var. Bunlardan biri de Sayın Öcalan'dır. Değerlendirmelerini dinleyip takip ediyoruz çünkü Öcalan'ın her cümlesinin Kürt halkı üzerindeki etkisini biliyoruz.
 
PKK SİYASETE KATILMALI
- Kürt sorunun çözümü için yola çıkan hiçbir hareket PKK'dan bağımsız hareket edemiyor eleştirileri de var, öyle mi?
Kürtler PKK'dan bağımsız hareket etmeli diye bakarsak çözümsüzlüğü istiyoruz demektir. Bütün örgütlü güçler PKK'ya bağımlı olmalı demiyorum. PKK Kürt sorunun nedeni değil, sonucudur. Bugün PKK'yı yok sayarak çözüm olmaz diyoruz. Diyor ki, ben demokratik siyaset içinde yer almak istiyorum, ben barış istiyorum. Buna niye karşı çıkayım. PKK'nın söylediklerine, taleplerine bakıyoruz. Reddedilir talepler değil. Kabul edilebilir, gerçekleşebilir taleplerse, oturup konuştuğumuzda ortak vatanı yaratacaksak bu kısır döngü niye?
 
- PKK barış istiyorsa Reşadiye'deki saldırı neydi o zaman?
Siz demokratik kanalları açarsanız silahlar susar. Silahlı bir örgütü terörist ilan edip operasyonlar düzenleyip sivil vatandaş eylem yaparken öldürüp sonra silahlı örgüte niye silah kullandın diyemezsiniz. Ben bunu olumlamak anlamında söylemiyorum. Reşadiye olmasın mı istiyoruz? O zaman demokratik kanalları açalım. Devlet silah kullanırken, terörist ilan ederken, teslim olmaya zorlarken siz silahlı örgüte ne diyeceksiniz? Örgüt diyor ki ben demokratik alanda siyaset yapmak istiyorum.
 
- Yani PKK'nın demokratik siyasete katılması şart mı diyorsunuz?
Şart. Bunun için anayasa bir bütün olarak değişecek. Hemen yarın olmaz deniyor. Niye olmaz? Nedir engel. Hepimiz anti-demokratik diyorsak değişebilir. Anayasa eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik ve sivil olmak zorunda.
 
ARINÇ'I KORKUTTUM BAYDEMİR'İ ELEŞTİRDİM
- Bülent Arınç size 'yaratık' dedi. Partinin 'şahin'i olmakla suçlandınız. Neden siz hedef oldunuz?
Çünkü iktidar mekanizmalarının biri Türk'tür, biri 'Sünni'dir, biri de 'erkek'tir. Erkek üslubudur bu. Arınç da bu üslubu kullandı, kendisi kaybetti. Son aylarda çok övüldü, sürekli olumlandı. Onun verdiği rahatlıkla yaptı diye düşünüyorum. Bu saldırılar elbette yıpratıyor ama bir yandan da müthiş güçlendiriyor beni. Demek ki diyorum, iktidar sahiplerini korkutacak güce sahibim.
 
- Sizin mağdur olduğunuz düşünülürken bir de gördük ki Osman Baydemir'in yanı başındasınız ve  Baydemir küfür ediyor. Onu da eleştirdiniz mi?
Erkek üslubudur o da. Eleştirdik tabii. Zaten çok şaşkındık. Kadın milletvekilleri Diyarbakır'daydık. Kabul etmediğimiz bir üslup olduğunu ben söyledim. Özür dilemesini istemedik. Kendisine şunu söyledik, bu erkek egemen zihniyetin dilidir. Bunu değiştirmeye çalışan bir parti olarak bizim bu üslubu kullanmamız doğru değil dedik. Aynen bu cümlelerle paylaştım. Osman Baydemir çok kibar bir insandır. Ancak operasyonlar ve yaşananlar sinir harbi ve gerilime neden oldu. Bunu söylerken o üslubu savunduğum düşünülmesin lütfen.
 
 
Kaynak : www.mynet.com